| 4.: Külot ütülemek yok! | Oon't iron my underwear! |
| Akrilik asitli boya ile böylece bir daha ütülemek zorunda kalmam. | With acrylic paint so I never have to iron them again. |
| Ama gömleklerini ütülemek için zamanı yok. | But the time to iron your shirts she doesn't seem to have. |
| Bazı küçük ev işlerimi halledememiştim ve Medgar'ın gömleklerini ütülemek için erken kalktım. | I'd fallen behind in my housework and got up early that morning to iron some shirts for Medgar. |
| Benimle evde olmasını istiyordum... çoraplarını yıkayıp gömleklerini ütülemek. | I wanted him home with me to darn his socks and iron his shirts. |
| - Kocamın gömleklerini ütülerim. | - I iron my husband's shirts. |
| -Erez, ben ütülerim. | Erez, I'll iron it for you. |
| Ben ütülerim. | I'll iron them. |
| Bunları yarın ütülerim. | I can iron these tomorrow. - What for? |
| Kıyafetlerimi hep sen ütülersin. | You always ironed my clothes. |
| Molly, kaybedersen, ütülersin Chris sen kaybedersen botları parlatırsın | Molly, if you lose, you're ironing his kit tonight. And Chris, if you lose, you're bulling her boots. Yeah? |
| Sevgili kocanın gömleklerini istediğin gibi ütülersin. | You can iron your husband's shirts yourself. |
| Yoksa yarın üniformanı kendin ütülersin. | Then you can iron your own uniform. |
| - Bacak ütüler al. | Get the leg irons. |
| Kim kot ütüler ki? | Who irons jeans? |
| Senin kim olduğun umurumda değil. Francine sadece bir kişinin pantolonlarını ütüler. | Francine only irons one person's pants, and that's all of ours. |
| Çok çatlak. Kim koltuğunu ütüler ki? | Who irons their couch? |
| - Bilerek ütüledim. | - I'd just ironed this. |
| - Gömleklerini ütüledim. | - I ironed your shirts for you. |
| - Yıkadım... ütüledim. | - I washed it... ironed it. |
| -Biraz ütüledim. | - I ironed it a bit. |
| Affedersiniz Bay Jefferson, çoraplarınızı ütüledim | Excuse me, Mr. Jefferson, I have ironed your socks. |
