| Ama onu soğutmak ona yürümek için en iyi şansı verir. | But cooling her gives her the best chance at walking again. |
| Belki bir saat. Ama yeniden soğutmak için 5 saat gerekir. | Maybe an hour, but then another five to let it cool down, |
| Bence senin ateşini biraz soğutmak lazım. | # No, no, no... # l think, um, you need to cool off. |
| Bir de, hayaletler etraflarındaki bölgeyi birkaç derece soğutmak için, ışık ve ısı enerjisini emerler. | Also, ghosts generally absorb light and heat energy making the area around them a few degrees cooler. |
| Biraz arayı soğutmak fena da fikir olmayabilir. Ne? | A slight cooling may be no bad thing. |
| Gelip masadaki havayı soğuttum. | I've gone and cooled the damn table. |
| Hissizlik gittikçe artıyordu ki, onu soğuttum. | Paresthesia with rapidly increasing weakness until I cooled him down. |
| Kıtayı altı günde dolandım ve her iki okyanusta parmaklarımı soğuttum. Karanlık otoyollarda gece yarıları otostop çektim. | I crossed the continent twice in six days, cooled my thumbs in both oceans, and caught rides after midnight on unlighted highways. |
| Senin için soğuttum. | I cooled it off for you. |
| Tekrar by-pass'a sokup soğuttum. | Just put her back on and cooled her down again. |
| İsteyerek soğutuyorum. | I was cooling it on purpose. |
