- Bana bırak bayılmak üzere gibi duruyorsun. | - No, let me... you look like you're about to faint. |
Bayan Hart yine bayılmak üzere. | - Mrs. Hart has fainted again. |
Bayanların önünde bayılmak istemezdim. | I wouldn't want to faint in front of the women. |
Bayılacak. Tarzı bayılmak. | - He's gonna faint. |
Ben bayılmak üzereydim, ama o benden hızlı davrandı. hanımefendi ! | I was about to faint, but she fainted. |
"Yemek yemezsem, kanamam olmaz ama sonra bayılırım ve onlar da Doktor Curlew'i çağırırlar." | 'If I don't eat, I don't bleed, 'but then I get faint and they summon Curlew. |
- Ben de Sindrella'daki gibi bayılırım. | -Then I faint, like in Cinderella. |
Ben de kansızlık var, ara ara bayılırım hep. | I have anaemia, I am fainting from time to time. |
Ben kan gördüğümde hep bayılırım. | I always faint at the sight of blood. |
Bilmen gerekir ki, ben bazen bayılırım... | You should know, sometimes I faint... |
Günde 2 kez bayılırsın. | You faint 2 times a day. |
O tetiği çekmeden bayılırsın. | You'd faint before you'd pull that trigger. |
Primo, sakın gözbağını çıkarma, yoksa bayılırsın. | Primo, don't even think about taking the blindfold off or you'll faint. |
Çünkü anlatırsam düşüp bayılırsın. | 'Cause you'll faint! |
Ayaklarının kokusuna dayanamaz, bayılır. | He faints at the smell of his feet. |
Francis kan görünce bayılır hemen. | Francis faints at the sight of blood. |
Mary Lincoln bağırır ve bayılır. Savaş Bakanı Stanton, odadan çıkarılmasını emreder. | Mary Lincoln screams and faints, and Secretary of War Stanton orders that she is to be removed from the room. |
Prenses kan gördüğünde bayılır. | The princess faints at the sight of blood. |
- Bilmiyorum, sanırım bayıldım. | I don't know. i just kind of fainted, I guess. |
- ya da bayıldım ya da... | - or I fainted or... |
-Galiba bayıldım. | -Golly, I guess I must have fainted. |
Ama bayıldım | But I fainted. |
Annemle kavga ettim ve bayıldım mı? | I had a fight with my mother and I fainted? |
Eğer ailem öğrenirse bayılacağım. | if my parents find out, I will faint. |
Kanamayı durdur yoksa bayılacağım. | Stop this bleeding or I will faint. |
Onunla beraberken kalbim o kadar hızlı atıyor ki bayılacağım diye korkuyorum. | When he is near, my heart races so rapidly I fear I will faint. |