"Bazen hikayeyi ilerletip size açıklamak için bir şarkı kullanırız." | ♪ Sometimes we use a song to move a story along ♪ ♪ and explain it to you whoo! |
"Ben bir sanatçıyım, açıklamak zorunda değilim." | "I'm an artist, I don't need to explain". |
"Blink" bölümü, hiç Doctor Who izlememiş birine diziyi neden sevdiğinizi açıklamak için izlettiğiniz bölüm. | "Blink" is the episode of "Doctor Who" that you show people who've never seen "Doctor Who," to explain why you like it. |
"Bu basit bir şey değildi, ayrıca açıklamak ta kolay değildi." | "It's not simple, nor is it an easy matter to explain. |
"Neler olduğunu açıklamak isterdim..." | "I would have liked to explain what happened |
"Daha sonra açıklarım." | "I'll explain it to you later. |
"Döndüğümde herşeyi açıklarım | "I'll explain everything when I get back. |
# Sana bunu nasıl açıklarım? | "How do I explain to you?" |
- Arabada açıklarım. | - I'll explain in the car. Hurry. |
- Açıklamamı istersen açıklarım. | - If you want me to explain, I will. |
- Annesine açıklarsın artık. - Anladık. | - You explain that to his mommy. |
- Askerlerin varlığını başka nasıl açıklarsın? | Well, how else do you explain the military presence? |
- Açıklayabilirim. Sonra açıklarsın. | I can explain. |
- Belki böylece neler olup bittiğini açıklarsın? Tamam mı? - Tabii. | Well, why don't we show the footage and maybe explain what's going on here, okay? |
- Bence sen daha iyi açıklarsın. | I think you better explain. - I'm sorry. |
"Hücresel hafıza", tüm canlı dokuların hatırlama yeteneklerinin olduğu teorisidir. "Hücresel hafıza", verici dokusundaki enerji ve bilginin alıcıya, bilinçli veya bilinçsiz olarak, nasıl transfer edildiğini açıklar. | Cellular memory, based on the theory that all living tissues have the capacity to remember cellular memory explains how energy and information from a donor's tissue can transfer consciously or unconsciously to the recipient. |
"Katılım hükmü açıklar," der Aristo. | Participation explains predication. Aristotle. Right. |
# Bu da sebebini açıklar | ♪ Which explains why |
- ...bu Glassman'la olan tartışmasını açıklar. | That explains why glassman and he fought. |
- Belki bu cinayeti açıklar. | Maybe that explains the murder. |
"Lütfen telaşımı bağışla. Görüştüğümüzde sana açıklayacağım." | 'Please forgive my haste, I will explain when I see you. |
"Sana bunu açıklayacağım" | "I will explain it to you. |
- "Sana her şeyi sonra açıklayacağım". | - "I will explain it all to you later" |
- Biliyor musunuz döndüğüm zaman her şeyi açıklayacağım. | - Nachos? - You know what? I will explain everything when I get back. |
- Bunu Nasta'ya açıklayacağım. | - I will explain this to Nasta. |
"Kapa çeneni" diye açıkladım. | "Shut up," I explained. |
- Anne sana açıkladım! | - Mom, I explained. - I understand |
- Birinci sınıf bir bilet almanız... - Bunu açıkladım zaten. | - you purchased a first-cass ticket-- - l explained that. |
- Bunu açıkladım. | - I already explained that |
Kocan, torunumu kendi kültürü ile yetiştirmenin niye yanlış olduğunu soruyor ben de açıklıyorum ve yanlış olan şeyin onun kültürünün, dünyaya nefret ve şiddetten başka şey getirmediğini söylüyorum. | Your husband wants to know what's wrong with raising my grandson with his culture, and I was explaining that what's wrong is that his culture's brought nothing but hatred and violence into this world. |
Nasıl çalıştığını açıklıyorum. | I was explaining how it works. |